Obella ciao, bella ciao, bella ciao, ciao, ciao. Se io muoio da partigiano. Tu mi devi seppellir. E seppellire suda in montagna. O bella ciao, bella ciao, bella ciao, ciao, ciao. E seppellire suda in montagna. Sotto l'ombra di un bel fior. E le genti che passeranno. O bella ciao, bella ciao, bella ciao, ciao, ciao.
BellaCiao. 2:40. Misma Sangre. Los Dos Carnales. Misma Sangre. 2:33. Can't take my eyes off you - Music from The Netflix Series "La Casa de Papel". Cecilia Krull. Can't take my eyes off you (Music from The Netflix Series "La Casa de Papel")
Monde: 22. Durée. Espagne : 70 min/épisode. Monde : 50 min/épisode. Chronologie. Aucun Saison 2. Liste des épisodes. modifier. Cet article présente le guide des épisodes de la première saison de la série télévisée espagnole La casa de papel .
Lacasa de papel: Corea (en hangul, 종이의 집: 공동경제구역; romanización revisada del coreano, Jongieui Jib: Gongdonggyeongjeguyeok; título en inglés: Money Heist: Korea – Joint Economic Area) es una serie de televisión surcoreana dirigida por Kim Hong-seon y protagonizada por Yoo Ji-tae, Park Hae-soo, Jeon Jong-seo y Lee Won-jong, fue estrenada el 24 de junio de 2022 a
Letoit-terrasse de La Casa de Papel. Dans le troisième épisode, les protagonistes accèdent au toit-terrasse du bâtiment, ce qui ne serait pas possible au siège du CSIC pour la simple et bonne raison qu’il n’en a pas. Le tournage s’est donc déroulé sur le toit de l’École des ingénieurs aéronautiques, au número 3, rue Cardenal
OoWkp. ay yapımın uyarlayacağı oyuncu kadrosu için teklifler götürülmeye başlandı, berlin karakteri için kaan urgancıoğlu ile de anlaşma karakteri için tuba büyüküstün ve cansu dere’ye teklif uyarlama konusundaki haber yalanlanmış. . berlin'e en uygun karakter bkz mete horozoğlu olmaz mı? ne uyar ama?ei aslında başrolü kimin alması gerektiği apaçık ortada. eyşan'ı bu sefer garanti tokyo olarak göreceğiz belki cavadzade bunda istanbul'u oynar işte. ben bayan burun rolüne talibim. kuddusi 2 filminde işlenmiş çok yüksek tutmak saçmalık olur bence. tutmaz. yapmayın etmeyin. profesör ve ekibinin efendi gibi yasal yollardan banka kurup hortumladıktan sonra yurtdışına kaçacakları uyarlamadır. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
İlk olarak bir İspanyol TV kanalı olan Antena 3’te ekrana gelen La Casa de Papel, karşılaştığı yoğun ilginin ardından Netflix tarafından satın alındı. Her bir bölümü 70-80 dakika süren ve toplamda 15 bölümden oluşan dizi, Netflix tarafından salın alındıktan sonra bölümlerin süreleri Amerikan standartlarına çekilerek platformdaki yerini aldı ve tüm dünyada ilgiyle izlenir hale geldi. Kısa süre içerisinde sosyal medyanın da gündemine oturan La Casa de Papel, hakkında yapılan yorumlar sayesinde izleyenler kadar diziyi henüz izlememiş olanların da radarına girerek İspanyol dizileri arasında en çok izlenenlerden bir tanesi oldu. Bununla birlikte La Casa de Papel müzikleri de izleyenlerin ilgisini çekti. Dizi ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede öylesine ilgi gördü ki, dizide soyguncuların taktığı Salvador Dali maskesi, La Casa de Papel maskesi adıyla satışa sunulmaya başlandı. La Casa de Papel Dizisinin KonusuLa Casa de Papel KarakterleriTokyo Úrsula CorberóBerlin Pedro AlonsoMoskova Paco TousDenver Jaime LorenteRio Miguel HerránOslo ve Helsinki Roberto Garcia Ruiz/Darko PericNairobi Alba FloresProfesör Álvaro MorteRaquel Itziar Ituño MartínezAngel Fernando SotoCoronel Prieto Juan FernándezMonica Esther AceboArturo Enrique ArceAlison Maria PedrazaPablo Fran MorcilloDiziye Dair Diğer Detaylar La Casa de Papel Dizisinin Konusu La Casa de Papel, Profesör lakaplı gizemli bir adamın yüzyılın soygununu yapma hayali ile işe koyulmasıyla başlıyor. İnce eleyip sık dokuyarak ilerleyen Profesör, ülkenin her bir yanından kendi alanlarında nam salmış adamlardan oluşan bir ekip oluşturur. Ekibin üyelerinden özel hayatları hakkında birbirleri ile konuşmamaları isteyen Profesör, herkesin bir şehir ismi ile çağrılmasını ister. Ekiptekiler kendilerine lakap olarak birer şehri ismi belirler ve birbirlerine bu şehir isimleriyle hitap ederler. Profesör, kusursuz bir plan hazırlığı için kafasında 5 aylık bir süre belirlemiştir. Bu 5 ayı ekipçe eve kapanarak, her ihtimali detaylıca düşünerek ve ek planlar yaparak geçirirler. Süre sona erdiğinde işe koyulan ekibin ellerinde kusursuz diyebilecekleri bir plan olsa da gözden kaçırdıkları bir şey vardır. Bir soygunun başarıyla sonuçlanması için ekip de en az plan kadar kusursuz olmalıdır. La Casa de Papel Karakterleri Tokyo Úrsula Corberó La Casa De Papel Tokyo; zorlu, kural tanımaz, empati yeteneği olmayan bir karakterdir. Aşk mağdurudur. Profesör ile tanıştığı güne kadar 15 tane kusursuz soyguna imzasını atmıştır. Aşkla işi karıştırmasının olumsuz sonuçları onu çok etkiler. Sevdiği adamın ölmüş bedenini kanlar içinde olay yerinde bırakıp gitmek zorunda kalır. Hayatının sona erdiğini düşündüğü noktada Profesör ile tanışır. Berlin Pedro Alonso İspanya Kraliyet Darphanesi soygununun içerideki beynidir. Hakkında 27 soygundan dolayı tutuklama kararı çıkarılmıştır. Kuyumcular, zırhlı araçlar, müzayedeler bu soygunlardan sadece bazılarıdır. En büyük başarısı Paris’in Şanzelize Caddesi’nden 434 tane elmas soymuş olmasıdır. Hayatını yüksek standartlarda sürdürmek için bu işlere bulaşmıştır ve bu işlerden sıyrılmak gibi bir niyeti yoktur. Moskova Paco Tous Eskiden geçimini Asturias’ta maden kazarak sağlamaktadır. Silikozis ve astım hastalıkları yüzünden işini kaybedince biraz daha derine kazmaya girişmiştir. 6 tane kürkçü, 3 tane saatçi soymuş ve Viles Kredi Birliği’nin kasasını boşaltmıştır. Kullanamadığı hiçbir endüstriyel alet ve açamayacağı hiçbir kilit yoktur. Denver Jaime Lorente Moskova’nın oğludur. Uyuşturucu bağımlısıdır, bar kavgalarının başı çeken ismidir. Düz bir kişiliktir, fevri ve öfkelidir. Kusursuz bir soygun için biçilmiş kaftandır, saatli bombaya benzetilebilir. Rio Miguel Herrán Bilgisayar konusunda bir dahidir. Altı yaşından beri kod yazmaktadır. Alarmlar ve elektronik cihazlara dair bilmediği bir şey yoktur. Yalnız bir sorun vardır; hayattaki diğer şeyler hakkında çok bilgisizdir. Yaşı çok genç olduğundan duygusal kararlar almaya meyillidir. Oslo ve Helsinki Roberto Garcia Ruiz/Darko Peric Kaba kuvvet lazım olduğunda devreye giren Sırp asıllı kardeşler, soygun ekinin kas gücünü oluşturuyor. La Casa De Papel karakterleri içinde en renkli kişiliğe sahip olanlardan bahsetmek gerekirse Oslo ve Helsinki’nin adı verilebilir. Nairobi Alba Flores Zorlu bir çocukluk geçirmiş olmasına rağmen iyimser bir karakterdir. 13 yaşından beri sahtecilik işinin içindedir. Ekibin kalite kontrol konusunda önde gelenidir. Fazlasıyla dengesiz olsa da çok da eğlencelidir. Profesör Álvaro Morte La Casa De Papel Profesör karakteri, darphane soygununun beynidir. Görevi, soygunu dışarıdan başarıyla yürütmektedir. Hem içeriyle hem de polislerle sürekli iletişim halindedir. Raquel Itziar Ituño Martínez Darphane soygunu dosyasının başında yer alan dedektiftir. Bir yandan özel hayatındaki sorunlarla uğraşırken bir yandan da soygun dosyasını yürütmeye çalışmaktadır. Çok zeki bir kadındır. Angel Fernando Soto Raquel’in uzun zamandır birlikte çalıştığı ortağıdır. Birbirlerini ve yaklaşım tarzlarını iyi tanımaktadırlar. Coronel Prieto Juan Fernández Özel Harekat Birimi’nin başındadır. Rehinelerden birinin önemli biri olduğunun fark edilmesiyle beraber davaya dahil olur. Monica Esther Acebo La Casa De Papel Monica karakterinin evli patronuyla ilişkisi vardır ve patronundan hamile kalmıştır. Darphanede önemli bir pozisyonda çalışmaktadır. Arturo Enrique Arce Darphanenin başındaki kişidir. Kendisini iyi bir patron, iyi bir koca olarak görse de soygunla birlikte gerçek yüzünü göstermeye başlamıştır. Alison Maria Pedraza İngiliz büyükelçisinin kızıdır, soygun sırasında okul gezisi sebebiyle darphanenin içerisindedir. Soygunda rehine olmaktan daha büyük dertleri olduğunu düşünmektedir. Pablo Fran Morcillo Alison’un okul arkadaşıdır, onunla yakınlaşmaya çalışmaktadır. Okulun gözdesidir, kendini beğenmiş bir çocuktur. Diziye Dair Diğer Detaylar La Casa de Papel 1. sezonu 9 bölümden oluşuyor. Dizinin 2. sezonunda ise 6 bölüm bulunuyor. Yani merak edilen “La Casa de Papel kaç bölüm?” sorusunun cevabı 15’tir. La Casa de Papel IMDb puanı ise 8,4’tür. Dizi, çok sayıda ödüle layık görülmüştür. “La Casa De Papel nerede çekiliyor?” da izleyenler tarafından cevabı merak edilen bir başka soru. Dizi İspanya’nın başkenti Madrid’de çekilmiştir ancak İspanya Merkez Bankası gibi birçok iç mekan stüdyo ortamıdır. Bir ara La Casa De Papel İstanbul karakteri ile Nesrin Cavadzade’nin diziye katılacağı konuşulmuş, oyuncunun menajeri de görüşmelerin olumlu sürdüğü açıklamasında bulunmuş ama durum netlik kazanmamıştır. La Casa De Papel Çav Bella sahnesi en çok sevilen, dikkat çeken ve paylaşılan sahnelerden olmuştur. La Casa De Papel kitap uyarlaması değildir ancak konusundan zevk alanlara okuyabilecekleri kitap önerileri sosyal medyada sıklıkla yapılmaktadır. La Casa De Papel şarkısı asıl olarak “My Life is Going on” adlı şarkıdır. La Casa de Papel oyuncularının rol aldığı bir başka Netflix İspanyol dizisi için Elite Dizisi Konusu ve Oyuncuları – Karakterleri
Netflix’in İspanyol dizisi La Casa de Papel’de müfettiş Raquel Murillo karakterini canlandıran oyuncu Itziar Ituno, koronavirüse medya hesabı Instagram’dan bir açıklama yapan Ituno, koronavirüs şüphesiyle hastaneye gittiğini ve yapılan testin pozitif çıktığını söyledi. OYNAT 0035 Filistin'de karantinadaki hastaya sürpriz doğum günü kutlaması Filistin'in Beytüllahim kentinde karantinada bulunan korona virüs hastası kadına, sağlık çalışanları tarafından sürpriz doğum günü kutlaması yapıldı. Sağlık çalışanları şarkı söyleyerek doğum gününü kutladıkları virüs tedavisi gören kadına moral vermeye çalıştı. "Evde kalın" çağrısıHesabından bir fotoğraf paylaşan ünlü oyuncu Ituno, şunları söyledi“Cuma gününden beri ateş ve kuru öksürük gibi semptomlarım vardı. Bugün testin sonuçlarını aldık. Pozitif çıktı. Benim durumum hafif ama bünyesi zayıf insanlar için çok tehlikeliyim. Bu bir saçmalık değil, farkında olun, hafife almayın, hayatı tehlikede olan bir sürü insan var. Bunun ne kadar ilerleyeceğini daha bilmiyoruz. Şimdi dayanışma zamanı. Evde kalın ve başkalarını koruyun! Kendinize iyi bakın.”
carlos maria dominguez'in "kitaplara, okumaya ve aşka dair kitabı."bkz jaguar kitap gölge hattı'nın geldiği yeri görme isteğiyle okuru peşinde sürükleyen öyküsü aynı zamanda bir nevi deliliğe övgü' spoiler -her şeye rağmen bir süre daha dosyalarını güncellemeye devam ettiğini hatırlıyorum. artık aradığı kitabı bulamaz olmuştu ve bu durumu sık yaşamaya başladı. bulamadığın kitap var olmayan kitaptır, denir; ama durum bundan da vahimdi. tıpkı ulusal kütüphanelerdeki gibi içinde dosyalarını tuttuğu, eksi ofislerdekilere benzer, sürme kapaklı ve çekmeceli maun bir dolabı vardı. yirmi bin kitap öyle kendiliğinden düzenlenmiyor. düzen konusunda katı, hatta insanüstü bir anlayışa sahip olmak gerekiyor diyebilirim ve bir yönteme, anlamları onları tanımlayan rakamlardan son derece farklı olan eserleri kataloglama gibi sevimsiz bir işe zaman ayırmak gerekiyor bir de. zira oraya başlığı, yazar adını, sizin için yazdığı kısa özeti, içerdiği temel anlamı koyacak. kişi amazonlara gitmek isterse yaşayacaklarından farklı bir yığın ayrıntıyla uğraşmalıdır, fakat bilir ki bu ayrıntılar ona rehberlik edecek ya da fayda sağlayacaktır. şayet bir şiir yazmak isterseniz iş gören bir kaleme ve kâğıda ihtiyacınız vardır, bir kadını kendinize âşık etmek isterseniz pek çok farklı ve kim bilir belki de tatsız şekilde hazırlanmanız icap eder, mesela ayak tırnaklarınızı kesmeniz gerekir. brauer’inki gibi bir kütüphaneniz varsa dosyalama işi kaçınılmazdır. insan pek çok kitabı fethedebilir ama bir kâşif onları idare etmekle yükümlüdür. kitapları birbiri ardına yalayıp yutmaya can attığından, sevdiği bir uğraş değildi bu. sanırım dosyalama işinde oldukça geri kalmıştı. becerebileceğine inanmıyordum ama birkaç ay sonra bu işi neredeyse hallettiğini söyledi. “en kötüsü de,” dedi, “beni en çok uğraştıranın yakınlık meselesi olması.” bu, bir şeylerin yolunda gitmediğinin ilk göstergesiydi. orada, şu an sizin oturduğunuz yerde oturduğu bir akşam bana kavgalı yazarları aynı rafa koymamaya karar verdiğini açıkladı. mesela borges’le, arjantinlinin profesyonel endülüslü” olarak tanımladığı garcía lorca’yı yan yana koymaya cesaret edemiyordu. her ne kadar bu durum onu koleksiyonundaki her bir cilde verdiği numaraları göz ardı etmeye mecbur kılsa da iki yazar arasındaki intihal suçlamalarına dayanarak shakespeare’in bir eserinin yanına marlow’unkini de koyamazdı. elbette martin amis’in bir kitabının yanına julian barnes’ınki gelemezdi, yahut daha sonra kavgaya tutuşan iki arkadaş vargas llosa ile garcía márquez’in romanları da yan yana duramazdı asla. [kâğıt ev, carlos maría domínguez, çev. seda ersavcı, jaguar kitap, syf. 48-50]- spoiler - kitaplarla aranızdaki bağ aşktan öteyse cesaret etmeyin derim okumak için. böyle tek nefeste okunup bitecek kitaplardan. öğleden sonra kahvesi içilen bir kafe ya da metroyu mekan olarak belirleyebilirsiniz kendinize. ben tamamen kapak tasarımına vurulup aldım, çok da iyi etmişim. nefis bir öykünün içinde buldum kendimi. taze bitti, tadı damağımda hala. - spoiler -ee mükemmel bir kitap bu. öncesinde joseph conrad'ın gölge hattı'nı okumuş olsaydım iyiydi. oldukça atıf var çünkü. özellikle son sayfada brauer'in gölge hattı'nın ötesine geçtiği vurgusu, oldukça meraklandırmış durumda beni, yazarın öngördüğü son, benim tasavvurumla ne kadar uyumlu sorusu ile. carlos brauer, üzerinde çalıştığı sınıflandırma sistemiyle zamanında goodreads'ın algoritmasını düşünmüş bir adam. yani bu zamanda yaşasaydı, dellenmemesi muhtemeldi. açardı hesabını, kategorilerini oluştururdu. tavsiyelere bakardı, onun için de geliştirmeler önerirdi, librarian olurdu. e-kitap okuyucusu olsaydı ya da; kindle'ına 20 000 kitap atabilir miydi bilemem ama en azından 1000'ini atsa, hem bütçesi sarsılmazdı, hem de soğuk suyla duş almak zorunda kalmazdı. gel gelelim bunu ister miydi? "ziyaretçilerinin kütüphane raflarındaki kitaplara hayran hayran bakabilmeleri için mutfakta kahve hazırlama işini kasten uzatan filoloji profesörü" tavrından kurtulduğu ölçüde, evet. öte yandan iyi ki dellendi brauer, bu sayede kendi gerçeğine yelken açtı ve de özgürleşti çünkü. kanımca yollara düştü, yaşamaya, aramaya gitti. kitap, olabilecek en güzel şekilde bitti benim açımdan. sonuç okuyucuların kitaplara bakış açısına göre şekillenir elbette ama benim kendi açımdan gelmek istediğim nokta, tam da brauer'in geldiği noktadır. yapılması gereken brauer'in yıktığı duvarlar gibi, bir noktada yakılmasıdır tüm kitapların. benim, şenlik ateşine, son olarak, içerisinden bir pasajı, son pasajı okuduktan sonra atacağım kitap ise andre gide'nin dünya nimetleri olacak." nathanael, at kitabımı; onunla yetinme. senin gerçeğini bir başkasının bulabileceğini sanma; her şeyden çok, bundan utan.."- spoiler - kitap sevdasının varabileceği boyutları ne de güzel tadımlık;çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana... - spoiler -bir kitap sevdalısı olarak bu kitabı okumuş olmak ayrı bir keyif ama sadece kitap tutkusundan çok daha ötesi var bence. kitap değilse tutkun; onun yerine başka bir bağımlılığını, başka bir tutkunu koy oraya, daha iyi anlayacaksın ve hissedeceksin kitabı. vazgeçemediğin, vazgeçersen içinin sızlayacağını bildiğin ama aynı zamanda seni köleleştiren bir şey. yokluğunu kabullenemediğin, varlığı ise seni tutsak eden bir şey. atamazsın satamazsın, kapanın olmuştur o senin. nasıl desem - bu biraz uç bir örnek olacak belki ama - hani cinnet getiren ve kendini öldürmeden önce çocuklarını ve eşlerini de öldüren insanlar vardır ya, sanki onları anladım biraz bu kitabı okumamla. böyle bir olay duysam şunu derim normalde o çocukların ya da eşin ne suçu vardı, onların yaşama hakkını nasıl elinden alırsın? ama onları geride bırakmak da acıtacaktı herhalde o kişiyi. çok bencilce belki ama ölümüne sevdiğin bir şeyle başa çıkamama, onun tarafından tutsak alınma ve ondan kurtulamama durumu benim bahsettiğim. hem ölmek, özgürleşmek istiyorsun hem de arkanda yarım bir şey bırakmak istemiyorsun. başkalarının elinde harabeye dönmesini istemiyorsun o şeyin. kendinle birlikte belki onları da başkalarının merhametine bırakmadan özgürleştirmek istiyorsun. brauer'in yaptığı bu oldu bence. kitaplar tarafından kapana kıstırılmış hissediyordu ve onlara veda etmek çok zordu. canından öte değer verdiği kitaplarını başkalarının eline bırakamazdı, başka ellerde mahvolmasına razı olmazdı gönlü; o da kendi eliyle getirdi onların sonunu. kitabın sonunda brauer'e ne olduğunu, başına ne geldiğini bilmiyoruz; belki öldü, belki hayata farklı bir gözle bakmaya karar verdi. ama benim hissettiğim şu ki gözü ve aklı arkada kalmadan özgürleşti. belki kitaptan iyice koptum, tamamen alakasız bir noktaya vardım ama edebiyat böyle bir şey işte, aynı yerden başlayıp istediğin ve algıladığın patikaya sapabiliyorsun. bunu spoiler -edit spoiler ibaresi eklendi. jaguar kitap'tan çıkan carlos maría domínguez kitabı, defteri."bir gün, beklenmedik bir şekilde, anılarınızın düzenini yitiriyorsunuz. hâlâ oradalar evet ama bulunamaz bir hâl aldılar. ilk eşinizin görüntüsünü aradığınızda çocukluğunuzdaki uzak, çorak bir arazide ayakkabı kemiren bir köpek görüyorsunuz. annenizin yüzünü aradığınızda karanlık bir ofisteki sevimsiz bir tiple karşılaşıyorsunuz. hikâyeniz sona eriyor." arjantinli yazar carlos maria dominguez'in 2002 yılında yayınlanan romanı. türkçeye seda ersavcı tarafından "kağıt ev" ismiyle çevrilmiş ve jaguar kitap tarafından yayınlanmıştır. 88 sayfalık bir kitap. içinde peter sis tarafından çizilmiş çok hoş illüstrasyonlar 1998 yılında kitabın kahramanlarından olan bir edebiyat akademisyeninin soho'da bir sahaftan aldığı kitabı dükkandan çıkar çıkmaz okumaya başlaması ve bu sırada bir arabanın altında kalması ile başlıyor. ölen akademisyenin görevlerini devralan kitabın anlatıcısı bir kaç gün sonra rahmetliye postalanan joseph conrad'ın, kitapta gölge hattı ismi ile geçen, shadow line kitap türkçeye üç deniz öyküsü ismiyle çevrilmiş isimli kitabı alması ile olaylar başlıyor. kitap eski bir baskıdır ve çimentoya bulanmış bir şekilde perişan durumdadır. anlatıcı kitabın öyküsünün peşine okumak, edebiyat, kitaplar, kitap sevgisi, kitapların hayatımızdaki yerleri, kitapların günlük hayattaki yeri, kitapçılar, kütüphaneler, kitap satın alma hastalığı, bibliyofiller, koleksiyonerler, tsundokular gibi konular üzerine. sürükleyici, merak uyandıran, gerçek anlamda şirin, masalsı havası bulunan bir kitap. hararetle tavsiye edilir. - spoiler -her şeyde bir bit yeniği aradığımdan değil. kuklacıların beni kandırmasına izin vermek, tiyatronun rustik etkileri ve basılı sözcüklerdeki melodi hoşuma gidiyor. fakat güneydeki uzak bir kumsalda yer alan kağıt ev, gölge hattının nihayet farkına varmamı sağladı bir tuhaf eğlencede basılı harflerin arzularıyla cisimlerini bir araya getiren gizli bir boyut. sayfa 70.- spoiler - daha en başında merak uyandıran ve her sayfada bu merakı daha da katlayan çok güzel bir carlos maria dominguez kitabı. o kadar temiz ve güzel bir üslupla yazılmış ki, sona yaklaştıkça bitmesin istedim. ayrıca eski bir çevirmen olarak eklemeliyim ki, son yıllarda okuduğum en güzel çeviriye sahip kitap. yazarın üslubunu çeviri yapılan dilde korumak bambaşka bir yetenek ersavcı bunu ustalıkla başarmış. kendisinin okuduğum ilk çevirisi ama bundan sonra çevirilerini özellikle takip edeceğimi belirtmek isterim. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Geçen hafta özellikle sosyal medyaya yansıyan bir haber birçok insanı hem şaşırttı hem de heyecanlandırdı. Netflix'in dünyaca ünlü İspanyol yapımı dizisi La Casa De Papel'in üçüncü sezonunun jenerik müziği Türk DJ Burak Yeter'e emanet edilmişti. Burak Yeter ismini, yurtdışındaki başarılarını bilenler biliyordu ancak bu son gelişme de hayli ilgi çekici görünüyordu. Acaba bu süreç nasıl gelişmişti? Burak Yeter ile La Casa De Papel 'in müziklerini hazırlayacak olmasından yola çıkarak bir söyleşi yapalım diyoruz. Ve soluğu Ortaköy'deki Connection Records'ta, yani Yeter'in DJ Okulu'nda alıyoruz. İnşaat mühendisi bir babanın oğlu olan ve şu anda DJ'liğin yanında bir yandan inşaat mühendisliği de yapan Burak Yeter'in Amsterdam'da başlayıp memleketi Trabzon'a doğru uzayan oradan Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği fakültesinden Londra'daki müzikal eğitimiyle devam eden yaşam öyküsünü konuşmaya başlıyoruz. Burak Yeter'e, en büyük hedefinin ne olduğunu sorduğumuzda ise çekinmeden yanıtlıyor Dünya starı olmak... - Bomba haberle başlayalım isterseniz; La Casa De Papel'in üçüncü sezon jenerik müziğini Burak Yeter yapacak! Nasıl gelişti bu süreç? - Ben remiks yapmayı çok seviyorum. La Casa De Papel'in jeneriğindeki şarkıyı da remiksledim. Aslında bir remiksten ötesi oldu, bambaşka bir şey kurgulamıştık. Şarkıyı yükledikten hemen sonra dizinin İspanyol yapımcılarından mail geldi. Biz bu şarkıyı beğendik ve yayımlamak istiyoruz dediler. Tabii ki olumlu yaklaştık ve şarkıyı yeniden düzenleyerek 22 Haziran'da yayımladık. Yayımlandıktan sonra İtalya'da Vatikan'ın karşısında dizideki soyguncuların kostümlerini giymiş altı dansçıyla bir şov gerçekleştirdik. Muhteşem bir şov ve çok güzel bir başlangıç oldu. İtalya'da da en az Türkiye'de olduğu kadar konuşuldu bu olay. - Yeni sezon jenerik müziği hazırladığınız bu versiyon olacak değil mi? - Evet. Zaten dizinin üçüncü sezonu çok daha farklı bir şekilde ilerleyecekmiş, yönetmenler öyle söyledi. - Gururlanmışsınızdır herhalde? - Tabii canım olmaz mı? Hoşuma gitti. Sonuçta La Casa De Papel gibi dünyaca ünlü bir dizide ismimiz geçiyor şimdi. Yakında klibini de çekeceğiz. Dizide Tokyo'yu oynayan Ursula Corbero da geçen günlerde şarkının benim yaptığım versiyonunu paylaştı, çok beğendiğini söyledi sosyal medya hesabında. Bunlar sevindirici şeyler elbette. Çekimlere başlayacaklar yakında. - La Casa De Papel kariyerinizde yeni bir dönüm noktası oluşturur mu ? - Olabilir. Yavaş yavaş La Casa de Papel'den sonra teklifler gelmeye de başladı. - Dizi için başka çalışmalarınız olacak mı? - Olacak. My Life is Going On'u söyleyen Cecilia Krull ile bir araya geldik geçenlerde, kendisinin Ankara'da konseri vardı. Dizi için birlikte bir şarkı daha hazırlayacağız. - Uzun yıllardır yurtdışında bilinen ve tanınan bir DJ'siniz. Bu süreçte dönüm noktası ne oldu, nasıl bilinmeye başlandı Burak Yeter ismi? - Dönüm noktası MTV Burn DJ'lik yarışmasıydı 2006'daki. O yarışmada 560 DJ arasında birinci oldum. Daha sonra da Malta'ya gittik orada da bir yarışma düzenlendi. Dünya genelinde 50 DJ arasında ilk 3'e kaldım. Türkiye'ye dönünce de beni ilk Ahmet Çelenk aradı ve Dokuz Sekiz Müzik'te ilk remiksimi yayınladım; Ayça- Çikibum. O dönemde Bengü, Doğuş, Tan, Emre Altuğ, Murat Boz gibi isimlerle çalıştım aranjör olarak. Ondan sonra da kitlemi genişletmeye devam ettim. - Şarkınız Tuesday YouTube'da 400 milyona yakın izlendi. Neydi bu şarkının büyüsü? - Böylesi bir ilgi bekliyordum ama 75 ülkede de birincilik beklemiyordum açıkçası. Şarkının büyüsü içindeki gitar melodisiydi. Şarkı çıkalı üç yıl oldu ama hâlâ yükselişte, iki hafta önce örneğin Meksika'da birinci oldu. - En büyük hedefiniz nedir? - Dünya starı olmak! - Sizce dünya starı olmanıza ne kadar yol var? - Üç single yapınca dünya starı oluyorsunuz. Birincisi Tuesday idi ikincisi bence La Casa De Papel olacak, kaldı üçüncü. 35 yaşımdayım. Dünya starı olma yaşı genelde 40-42'dir. Beş yıl sonra istediğim yere geleceğimi düşünüyorum. MENAJERLERİM UYUYACAĞIM SAATİ BİLE BELİRLİYOR - Yaz programınıza baktım her gün başka bir ülkedesiniz adeta. - Yoğun bir program var ama benim için fark etmiyor, play tuşuna bastıktan sonra her yer benim için aynı. Aslında en yorucu olan bir günde üç ülke değiştirmek, özel jetle böyle iki-üç programımız var. Ama çok iyi bir menajerlik şirketimiz var. Onlar aynı zamanda Armin van Buuren, Fedde la Grand, Sunnery James, gibi çok önemli isimlerle çalışıyorlar ve ben de bu ekipte olduğum için çok mutluyum. Gayet iyi bir program hazırlıyorlar. Uyuyacağım zamanı bile belirliyorlar. - Tomorrowland'de de sahneye çıkacaksınız, neler hissediyorsunuz? - Aşırı heyecanlıyım. İlk kez Türkiye'den biri katılacak. Onun için çok özel bir repertuvar hazırladım. Güçlü bir ekiple gidiyoruz. DAYAK YEMEME RAMAK KALDI - Bir DJ'in başına gelebilecek en kötü şey nedir? - Müziğin durması. - Başınıza geldi mi? - Pamukkale'de oldu. Dokuz yıl önce tam mekan kıvamına gelmişken, eğlence dorukta. Ellerimi kaldırdım ve o anda elektrikler kesildi. İnsanlar yuhlamaya başladı. "Hazır mıyız yeniden eğlenceye" diyerek ortalığı yatıştırdım. Elektrik geldi ve müziği başlattık. Üç dakika sonra elektrikler yine gitti. Bu sefer bir şeyler fırlatmaya başladılar. Dayak yemeye ramak kala mekandan çıktık. İşin nirvanası da insanların üzerine atlamak. Ama gecenin ortasında atlarsan ortalık boşalabilir, yere çakılırsın bir anda. gülüyor
la casa de papel okunuşu