1-)KİTABIN KONUSU : Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü,heybetini kaybetmeye başlamış,isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür.Kitapta , bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır.Olaylar Akşehir’in bir kasabasında Amamerak etmeyin; dobra diliyle bildiğini okuyan hallerinden hiçbir şey kaybetmedi. Bir de işin içine hormonlar girince, Pucca’nın içine düştüğü durumlar hiç olmadığı kadar komik bir hal aldı! Blogger’ların kraliçesi Pucca, heyecanla beklediğiniz, bir solukta okuyacağınız yedinci günlüğü Peki Ya Şimdi? ile Nietzsche Ağladığında – Kitap Açıklaması. Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek. Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyana’sı. Kurt avrasya ve kuzeye doğru canis cinsinden iri bir memelidir.K urt resmi çizimi aslında kolay olmakla beraber zordurda.Türklerin Nişanesi olarakta bilinir.Özellikle boz kurt resmi ve Uluyan Kurt Resmi. En güzel kurt resmi sayfamızda bulabilir göz atabilirsiniz.Sizler için tüm kurt resimlerini ekliyor olucağım beğeninize sunarım. Kitab, bir cümlede özetlemek gerekirse, “başarılı insanlar yoktur, başarılı toplumlar vardır” fikrini güzel bir şekilde savunmaktadır. Özeti Hazırlayan: AKIN KALDIROĞLU, TEGEP ÜYESİ. Ağustos 2011. Başarı Bireysel Başarı Çizginin Dışındakiler İş Dünyası Üzerine Kitaplar Kitap Önerisi Malcolm Gladwell. Yxgp. Malcolm Gladwell, Kanadalı asıllı ve New York’ta yaşayan, araştırmacı, gazeteci ve yazar. Gladwell, dördü de dilimize çevrilen, Tipping Point Kıvılcım Anı – 2000, Blink Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü – 2005, Outliers Çizginin Dışındakiler – 2008 ve What The Dog Saw Köpeğin Gördüğü – 2009 isimli, ABD’de çok satan kitapların yazarı. Yazar, her kitabında, hayatın tamamen içinde olan, herkesin bir şekilde az ya da çok bilgi ya da çoğunlukla his sahibi olduğu ama dile getirmekte zorlandığı bir konuyu ele alıyor, kuvvetli gözlem ve delillerle anlaşılır hale getirip, sebep sonuç ilişkileri üzerinden giderek çözümlemeci bir yaklaşım sunuyor. Outliers’da da yaptığı, başarının bileşenlerini ele almak. Öncelikle Gadwell’in yaklaşımının, popüler kişisel gelişim kitaplarındakinden çok farklı olduğunu belirtelim. Gladwell, nasıl başarılı olabileceğinizi size öğretmeye çalışmıyor. Sadece, çok başarılı kişilerin hayatlarını ve başarı hikayelerini, kurduğu bir çerçeve içerisinde değerlendiriyor ve tezini doğrulamaya Outliers’da dahiler, zengin ve güçlü avukatlar, rock yıldızları ve başarılı programcılardan yola çıkarak, “bireysel başarı” şeklinde ifade edilebilecek olan genel başarı algısının yanlış olduğunu ispatlamaya koyuluyor. Outliers’da iddia ettiği tez şu Başarı, bireysel değildir. Başarı, ancak doğru şartlarda oluşabilir. Bu şartların pek çoğu ise kişinin elinde değildir, olsa olsa kişi, o başarıyı hazırlayan şartların içine doğar. Bu şartlar ise temelde zaman, toplum ve bu çerçevede ele alınabilecek olan imkanlar ya da şanslardır. Gladwell, Outliers’ı, insanların başarıyı, başarılı insanların üstün zekalarına ve yeteneklerine atfetmelerini çürütmek amacıyla yazdığını ifade ediyor. İnsanlar genel olarak, başarıda zirveye çıkmanın ancak çok sıradışı zeka ve yeteneğe sahip olmakla mümkün olduğunu düşünürler. Fakat Gladwell, normal bir zekaya sahip olduktan sonra başarı için bir bireyin yapabileceği tek şeyin çok çalışmak olduğunu vurguluyor. Peki çok çalışanların hepsi çok başarılı olabilir mi? Hayır olamazlar, çünkü kişilerin doğduklarında kendilerini içinde buldukları aile başta olmak üzere her türlü ortam ve zaman ile bunların sunduğu fırsatlar, onların başarılarında, zeka ve çalışmalarından çok daha Türkçe çevirisi 224 sayfa ve MediaCat yayınları arasında 2009 yılından itibaren okuyucuya ulaşmış durumda. Dokuz bölümden oluşan kitap akıcı bir dile sahip ve birkaç günde bitirilebilecek şekilde sizi kendine ilk beş bölümü “Fırsat” başlığı altında, geri kalan dört bölümü ise “Miras” başlığı altında toplanmış. Fırsat kısmındaki bölümlerde başarılı kişilerin, nasıl fırsatlar dünyasına doğdukları inceleniyor. Miras başlığındaki bölümlerde ise atalar ve aileden gelen kültürel yapıların, başarıda oynadığı rol ele birimci bölümü “Matta Etkisi” başlığını taşıyor ve sosyologların “kümülatif avantaj” dedikleri olguyu, Kanada hokey ligindeki oyuncuların doğum tarihleri üzerinden açıklıyor. Kanada hokey ligi oyuncuları, ilkokuldan başlayıp devam eden okul liglerinde başarı gösterip sivrilen, en yetenekli oyuncular arasından geliyorlar. Ve Kanada okullarında o yılki hokey takımına seçilmenin yaş bakımından şartı, 1 Ocak’tan sonra doğmuş olmak. Dolayısıyla takımda olan 1 Ocak doğumlu bir çocuk, aynı takımdaki 30 Aralık doğumlu bir diğer çocuğa göre çok daha gelişmiş ve yapılı oluyor. Bu durum, bireysel liyakat prensibi üzerine kurulu olan bu sporda, en başarılıların ezici çoğunluğunun, yılın ilk aylarında doğmuş olanlardan çıkmasını sağlıyor. Ve Gladwell diyor ki, Kanada’da hokeyde ne kadar iyi olduğunuz ve ne kadar çok çalıştığınızdan daha önemli olan, yılın hangi ayında ikinci bölümünün adı “On Bin Saat Kuralı”. Bu bölümde Gladwell, doğru zamanda doğup, fırsatları değerlendirerek saat çalışmış olma avantajını yakalayanların, şartların elverdiğinde, bu bilgi ve tecrübe ile, dallarında dünyanın en iyisi olduklarını yönetimi konusunda kendinizi geliştirmek istiyorsanız “Zaman Yönetimi” blog yazısını mutlaka üçüncü ve dördüncü bölümleri “Dehaların Sorunu, 1. Bölüm” ve “Dehaların Sorunu, 2. Bölüm” isimlerini taşıyor. Gladwell bu bölümlerde, zeka ile başarı arasında bir zorunluluk ilişkisi olmadığını, dehaların hayatları ve onlar üzerine yapılan araştırmalardan yola çıkarak savunuyor. Yani yeterli zekaya sahipseniz, çalışmanız ve elinizde olmayan diğer şartların elvermesiyle, sizden çok daha yüksek zekaya sahip birinden pekala daha başarılı bölüm, “Joe Flom’dan Alnacak 3 Ders” başlığını taşıyor ve Avrupa’dan göçen yahudilerin, New York’ta nasıl zor şartlarda kendilerine yer edindiklerini ve yeni nesillerin, ailelerinin bu zorlu tecrübelerinin üzerine, zamanla, şartların değişmesiyle, oluşan fırsatları değerlendirerek nasıl başarıyı bina ettiklerini bölüm “Kentacky, Harlan” başlığını taşıyor ve kültürel mirasın başarıdaki rolünü ele bölüm “Uçak Kazalarına İlişkin Etnik Kuram” başlığını taşıyor ve pilotların içinde yetiştikleri kültürün, onlara empoze ettiği güç anlayışının, pilotların iletişim kurma biçimlerini nasıl belirlediğini ve bu durumun uçak kazalarının sebebi olarak nasıl ortaya çıktığını bölüm “Çeltik Tarlaları ve Matematik Testleri” başlığını taşıyor ve Uzakdoğu’da, yüzyıllar boyunca, çok dar alanlarda ve çok dikkatli ve zahmetli çalışmalarla pirinç yetiştiren insanların kültürü ile dillerinin, o topraklarda matematiksel zekanın gelişimini nasıl kolaylaştırdığı ele bölüm “Marita’nın Pazarlığı” başlığını taşıyor ve ABD’de, sekizinci bölümde ele alınan kültürel yapıya benzer bir anlayışla kurulmuş özel yapıdaki bazı devlet okullarına kabul edilen ve bu fırsatın farkında olanların başarıya ulaşmalarını ele alıyor. Bu bölüm, başarının, ne sadece zeka ne de sadece çalışma ve yetenekle bina edildiğini, daha çok bir armağan olduğunu ve fırsatı değerlendirme güç ve soğukkanlılığını göstermeye bağlı olduğunu ifade ederek “Bir Jamaika Hikayesi” isimli sonsözünde ise yazar, kendi atalarını ve onlardan devraldığı mirası bize kitaplarında sunduğu yaklaşım, bazı tekil olaylardan yaptığı çıkarımları genellemesinden dolayı eleştiriliyor. Bu anlamda kitabın bilimsel doğruluğu elde etmeye çalışmadığını söylemek gerekir. Dolayısıyla, kitap, doğruyu tam olarak ifade etmekten çok, doğrunun bir kısmını güzel bir şekilde ortaya koymuş olmakla bir cümlede özetlemek gerekirse, “başarılı insanlar yoktur, başarılı toplumlar vardır” fikrini güzel bir şekilde HazırlayanAKIN KALDIROĞLU,TEGEP ÜYESİAğustos 2011 Dünyalar Savaşı Kitap Özeti Konusu İncelemesi. Uzaylı istilası, uzaylılarla savaş denildiğinde ilk akla gelen yazar tabii ki Herbert George Wellstir. Ama biz onu Wells olarak biliriz. Yazarın ilk okuduğum kitabı Zaman Makinesi kitabıydı. Çünkü çocukluğumdan beri zaman yolculuğu olasılığı beni adeta büyülüyordu. Daha sonra popüler bilim kitapları okurken ilk okuduğum kitaplar zaman yolculuğu ve evrenin dokusu üzerineydi. Dünyalar Savaşı’nı sadece basit bir Marslı fantezisi, uzaylılarla sıradan bir savaş olarak değerlendirmemek gerekiyor. Çok ince eleştiriler de var. Aşağıda değineceğim. Şimdi kitabın özeti ve incelemesine geçelim. Kitabın konusu Marslıların dünyayı istilası ve insanları öldürmesi, taş üstünde taş bırakmamasıdır. Özetine gelince Felsefeci anlatıcı günler öncesinden gökyüzündeki hareketlilikten haberdardır. Çünkü gök gözlemlerinde Mars’tan adeta püsküren duman ve izler gözükür. Bunların ne anlama geldiği anlaşılamaz. Günler sonra dünyaya gökyüzünden göktaşı gibi kapsüller düşer. Bu kapsüllerin ne olduğu anlaşılamaz. İnsanlar merakla bu kapsüllerin etrafında toplanırken dah afazlası yere iner. Kapsüllerin içinden üç ayaklı, üzerlerinde ahtopot gibi kolları olan metalden robotlar çıkar. Bu robotlar görünmeyen ışın ya da hava silahları ile önlerine gelen her şeyi yok ederler. Anlatıcımız da karısı ve kardeşine ulaşarak şehirden kaçmaya çalışır. Fakat bu çok kolay olmayacaktır. Bu dev robotlar her yerdedir. İçinde Marslıların olduğu bu makinelere karşı sadece top atışları yapılmakta ve nu şekilde onlara zarar verilmek istenilse de sayıları çok fazladır. Dünyalar Savaşı Kitabı Anlatıcı günlerce bir evin içinde yanında bir papazla kalır. Bir ahtoputu andıran makinenin kolları adeta solucak gibi evin iiçnde gezinerek avını arar. Dünyayı istila eden uzaylılar bir anda ölürler ve cesetleri köpeklere yem olmaya başlar. Herkes bu duruma şaşırır Marslılar bağışık olmadıkları bir dünya virüsüne yenik düşmüş ve hastalanıp kısa süre içinde ölmüşlerdir. Dünyayı terkeder giderler ama onlar artık büyük bir tehdittir. İncelemem ve Yorumum Sıradan bir okur olarak Wells gibi dev bir yazarın kitabını ebebiyat tarıhi bilmeden eleştirmek çok zor olsa gerek. Ben de sıradan bir okur olarak bir şeyler yazmak isterim. Daha önce Wells’in romanlarını okuduğum romanlarının incelemesi için buraya dokunabilirsin. Kitaba başlamadan Wells Kepler’den bir alıntı tapar “Peki, bu Dünyalara hayat varsa oralarda kimler yaşıyor? …Dünya’nın efendileri biz miyiz, yoksa onlar mı? … Ve her şey nasıl olur da insan için yaratılmış olabilir?” Bizi özgürlük ve gerçeklikle tanıştıracak kitaplar için buraya dokunun Roman sadece dünyaya baskın yapan uzaylıları konusunu işlemez. İnsanın evrendeki ve dünyadaki yeri nedir? Biz insnalar kendimizi bütün canlıların efendisi sanan, evrenin kendisi için yaratıldığını düşünen kibirli biyolojik varlıklarız. Marslılar bir nevi egomuzu yerle bir der. Karınca ve hayvanlar bizim için neyse, onlar için de insan o derece düşük seviyededir. Günümüzde artık biliyoruz ki evren insan için yaratılmıştır. İnsanın varlığı diğer biyolojik varlıklardan ve bitkilerden hatta cansızl varlıklardan üstün dğeildir. Bir bütünün parçasıyız o kadar! Evrim ve doğal seçilim ile yapılan bilimsel açıklamalar da sağlamdı. Özellikle insanın birgün vücudundan kurtulup sadece beyinden ibaret olacağı gibi anlatımlar harika değil mi? Gelecekte dijital insan, Beyin Bilgisayar Arayüzleri, transhümanizm, posthümanizm, insan sonrası gibi kavramlar da insanın bedebinden kurtulmasını anaçlamıyor mu? Özellikle sanal gerçeklik içinde inşa ettiğimiz dijital dünyalarımız var. Dünyalar Savaşı Yapay Zeka, İlahi Adalet ve İstila Romanın girişinde anlatıcı devasa makinelerin insan gibi düşünen ve karar veren makineler olabileceğini de düşünür. Bu anlatım bana yapay zeka ve bilinçli karar veren makineleri hatırlattı. Yine din adamının yaptığı eleştiri müthiştir. Papaza göre bu bir ilahi adalettir. Haksızlıklara, hırsızlıklara ses çıkarmayan din adamları ve yüksek mevki sahipleri bu şekilde cezalandırılmıştır. Bu bir ilahi adalettir insnalara yapılan hiç bir kötülüğe ses çıkarmayan papaz öz eleştiri yapar. Peki ya kendini geliştirmeyen ve sadece karnı doysun kafası rahat olsun gerisini önemsemeyenler? Bunlar zaten Marslıların tutsağı olsa ne önemi var ki! Marslılar insanların kanıyla beslenirler. Kendilerine insna çiftlikleri kurmaya başlarlar. Ama bu tip insnalar da zatan sadece beslenmeyi, rahatı düşünmez mi? Marslıların tutsağı olarak esir kapmlarında da hayli hayli kendilerini besletirler. Sonunda ha bir Marslı kanını içip öldürsün ha eceli ile dünyada ölsün, fark nedir ki! Wells romanını 1898 yılında yayımlar. 19. yüzyılın bitmesine birkaç yıl kalmıştır. Wells, romanı felsefeci ağabeyinden aldığı ilhamla yazmıştır. İş Kültür Yayınları çevirisini yapan Celal Üstel önsözde Marslıların yapamadığını dünya savaşlarında emperyal egemen güçlerin yaptığını hatırlatır. Dünyayı uzaylılar değil ama emperyalist güçler istila etmiştir. İnsanın istila korkusu, köleleştirilme korkusu gereksizdir zaten insnalık kendi türü tarafından çoktan istila edilmiştir. Kitap Sayfa Sayısı 264 Okuma Süresi 10 saat Yayınevi İş Bankası Kültür Yayınları Savaşçı, Savaşçı Özeti, Savaşçı Özet, Doğan Cüceloğlu KİTABIN ADI SAVAŞCI KİTABIN YAZARI DOĞAN CÜCELOĞLU YAYIN EVİ VE ADRESİ SİSTEM YAYINCILIK BASIM YILI KASIM 1999 KİTABIN KONUSU Psikoloji alanında tanınmış bir öğretim görevlisi olan yazarın, bir öğretmen olan Arif Beyin iç çatışmalarına psikolojik yöntemlerle çözüm bulma çabalarını konu alan, çoğunlukla söyleşi şeklinde yazılmış bir kitaptır. KİTABIN ÖZETİ Yazar kitabına “Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, Artık hiç bitmez!.. “ sözüyle başlıyor. Kitabın adı olan savaşçı sözü bu anlamda bir savaşçıyı ifade ediyor. Kitabın içerisinde yer alan karakterlerden yazarın kendisi, gerçekte de olduğu gibi algılama, öğrenme, psikoloji ve iletişim konularında uzman ve tanınmış bir öğretim görevlisi; Arif Bey ise mutsuz, kendini aptal gibi hisseden, ne istediğini bilmeyen, yalnız, kendisini kaybolmuş hisseden bir sınıf öğretmeni. İki karakterin tanışmalarından sonra kitap içerisindeki konular yazar ve Arif Bey arasında Arif Bey’in soruları ve yazarın; hayatı, psikolojiyi, toplumu, felsefeyi, iletişim ve insan ilişkilerini konu edinen cevaplarıyla, soru-cevap şeklinde okuyucuya aktarılıyor. Birinci bölümde arayıştan söz ediliyor. Anlamını yitiren bir yaşamın temel sorununun bireyin varoluşunda sadece kendisi için önemli gördüğü kişiler tarafından tanınmayı, kabul edilmeyi, sevilmeyi, özlenmeyi, değerli bulunup güvenilmeyi istemesi biçiminde yaşaması, kendine özgün bireysel yaşamın olmaması, kendi yaşamının dansını yapamaması olduğu anlatılıyor. Savaşçıdan Özgün yaşamaya kendini adayan insan bahsediliyor ve arayışa geçme zamanının geldiği Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet İkinci bölümde arayış sonucunda farkına varma ve uyanıştan söz ediliyor. Kişi ancak uyandıktan sonra, daha önce uyuyor olduğunu kavrıyor. Yazar CARL SUNG’ın “Kendi kalbine bakmayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.” sözüyle uyuyan kişinin uyuduğunu bilmezse gördüğünün rüya olduğunu anlayamayacağını ve farkına varmanın uyanış için ne derece önemli olduğunu vurguluyor. Peki bundan sonra ne olacaktır. Üçüncü bölümde niyet etmekten ve savaşçının anlamından bahsediliyor. Savaşçının başkası için değil, kendi gönlü, kendi niyetiyle, kendi yaşamı için savaşçı olduğu vurgulanıyor. Niyetin de anlamlı ve coşkulu bir yarın yaşatmak için yapılması, ancak bu yarının “kişisel bütünlük içinde bildiğimizi bilerek, bilmediğimizin farkında olarak, ikisi arasındaki farkın bilincinde gerçeğe sürekli saygılı olarak“ atılabileceği belirtiliyor. Dördüncü bölümde yarını ancak kişisel bütünlük içinde yaratabileceğimizden ve bütün kötülüklerin anası, bütün yanlışlıkların, geriliklerin kaynağının gerçeğe saygısızlık olduğu Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözüyle vurgulanıyor. İlişkilerde tutarlılık ve vicdan konuları işleniyor. Beşinci bölümde yarını yaratmak için güçlü olmak gerektiğini söylüyor. Bu gücün nereden geleceği sorusuna, “kim olduğunu bil” diyor. “Kişinin gerçek gücü ortada” ve devam ediyor “nasıl konuşacağını bil; kiminle, neyi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacaksın? En önemlisi niçin konuşacaksın? BİL” diyor. Altıncı bölümde yaşamdaki sorumluluk ve savaşçının sorumluluğundan bahsediliyor. Yaşam kimin sorumluluğu? diye bir soruya yazar “Kimine göre ana-babanın; kimine göre evlendiği eşinin; kimine göre komşusunun; kimine göre onu çalıştıran şirketin; kimine göre devletin; kimine göreyse yaşamda sorumluluk diye bir şey yoktur.” diyor. Yedinci bölümde “Şimdi ve şu anı yaşama tembelliği” neden bu kadar yaygın? Neden görmeyiz bize bakan gözleri, neden kırarız gönülleri, neden pişmanlıklar içinde yuvarlanır gideriz? Sorularının yanıtı savaşçının ölüm bilinci içinde irdeleniyor. Sekizinci bölümde sıradan, kaybolmuş, güçsüz bir insanın dahi savaşçı olabileceği, bunun yolunun da değişim olduğu belirtiliyor. Bu değişimin nasıl olacağı sorusuna “Farkına vararak ve farkına vardığını yaşayarak.” diyor yazar. Dokuzuncu bölümde bitmemiş işlerle tanışıyoruz. Bitmemiş işler bitmeden gücümüzü kazanamayacağımız; şimdi ve şu anın tembelliğinden kurtulmamız gerektiği anlatılıyor ve örnek olarak onuncu bölümde Don Juan savaşçı olmanın güçlü örneklerini veriyor. On birinci bölümde Arif Bey’le yazarın son buluşmasında konuşulanlar genel bir gözden geçiriliyor. Arif Bey’in ilk tanışmadaki psikolojik durumu ile en son durumu karşılaştırılıyor. Konuşulanların gözden geçirilmesi yapılırken yazar kitabın bütününü daha sade ve açık bir dille özet şeklinde okuyucuya tekrar veriyor. Bir insanın düşüncelerinin ve yaşamının nasıl değişebileceği konusu Arif Bey’in düşünceleriyle ortaya konuluyor. KİTABIN ANA FİKRİ Hayat boyu yaptığımız davranışlar hakkında sorduğumuz neden ve niçin sorularını cevaplayabilmenin en önemli şartı kendi benliğimizin ve çevremizin farkına varmaktır. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Yazar kitabına “Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, Artık hiç bitmez!.. “ sözüyle başlıyor. Kitabın adı olan savaşçı sözü bu anlamda bir savaşçıyı ifade ediyor. Kitabın içerisinde yer alan karakterlerden yazarın kendisi, gerçekte de olduğu gibi algılama, öğrenme, psikoloji ve iletişim konularında uzman ve tanınmış bir öğretim görevlisi; Arif Bey ise mutsuz, kendini aptal gibi hisseden, ne istediğini bilmeyen, yalnız, kendisini kaybolmuş hisseden bir sınıf öğretmeni. İki karakterin tanışmalarından sonra kitap içerisindeki konular yazar ve Arif Bey arasında Arif Bey’in soruları ve yazarın; hayatı, psikolojiyi, toplumu, felsefeyi, iletişim ve insan ilişkilerini konu edinen cevaplarıyla, soru-cevap şeklinde okuyucuya aktarılıyor. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Benim görüşüme göre ; yazar kitabın psikolojik ve felsefe konulu olmasından dolayı okuyucuya sürükleyici gelmesi amacıyla kitabı söyleşi şeklinde yazmıştır; bu da kitabın benzerlerinden farklı olarak daha çok tercih edilmesine yol açmıştır. Kitap, biz insanların en büyük sorunlarından biri olan yaptığımız işten zevk alamamızın nedenlerini araştırmakta ve bunun en büyük nedenininde olan bitenin hiçbir zaman farkına varamamamızdan kaynaklandığını ileri sürmekte; bu mantık çerçevesinde hayattan zevk almamız için değişik öneriler sunmasının yanı sıra felsefe tarihini de değinmiştir. kitaplab Peki Ya Şimdi? - Pucca Günlük 7 no8-9786057611130 Son 2 ürünBasım DiliTürkçeYazarPuccaRoman TürüKlasiklerCilt BilgisiCiltsizBu ürün KİTAP TÜRKİYE tarafından üründen en fazla 10 adet sipariş verilebilir. 10 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı fiyatından satılmak üzere 5 adetten az stok olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı ürün indirim kampanyasına dahil ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır. Error 522 Ray ID 739572daee5bb89a • 2022-08-12 013128 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 739572daee5bb89a • Your IP • Performance & security by Cloudflare

peki ya şimdi kitap özeti